Bir araya gelemeyiz…(mi?)
Nazım Hikmet iyi ki Memleketimden İnsan Manzaraları’nı
yazmış. Çünkü yurdum insanından örnekler vermek istediğimizde memleketimden
insan manzaraları deyip çıkıveriyoruz işin içinden. Ben de öyle yapacağım;
nicedir etrafımdaki insanlara bakıp bir araya gelebilir miyiz diye düşünüyorum.
Hayır oluyor yanıt. Çünkü çok kategori var. İşte benim gözümden bir araya
gelemeyecek olan yurdum insanımız….
1)
Hala romantik solcu arkadaşlar: Dünyanın ne
kadar değiştiğini asla kabul etmiyorlar ve 80 dönemindeki duygu ve
düşüncelerini sürdürüyorlar. Mesela Yunanistan’da Çipras’ın başa gelmesini asla
irdelemeden bizde de olabileceğine inanıyorlar. Bu konuyu en güzel Zülfü
Livaneli anlatmış yazısında. https://www.facebook.com/zlflvnl/posts/899258503438035:0
okuyabilirsiniz. Bizim sosyolojik yapımızla Yunanistan’ın sosyolojik yapısı bir
mi? Din onlarda bu kadar baskın mı?
2)
Ne olursa olsun sadece dini referans alanlar: Hırsızlık,
yolsuzluk ne olursa olsun ‘dini bütün kişiler’ tarafından yapılsa bile hiç
aldırmıyorlar. Ama dinimizin en önemli buyruğu çalıp, çırpmamak. “Adamlar
götürüyor ama çalışıyorlar” diyenlere başka hangi ülkede rastlanabilir? Bu,
değişmez bir kanı her devirde böyleydi ülkemizde. Yani iş yapsın da nasıl
yaparsa yapsın.
3)
Yeni liberaller: Yani ‘laissez faire laissez
passer’nin dibine vuranlar. Ama bir özellikleri Cumhuriyet’i beğenmemeleri, bilir
bilmez sürekli eleştirmeleri. Aynı şey romantik solcu arkadaşlarda da görülür.
Ama onlar hiç olmazsa yapılan haksızlıklara haksızlık diyebiliyorlar. Bu kesim
asla kabul etmiyor, hep ‘ama’ ile başlıyorlar cümlelerine. Bu arada hem onlar
hem de eski solcu arkadaşlara göre Atatürk’ten, Cumhuriyet’ten söz etmek
demodelik.
4)
Hiç araştırmayarak at gözlüğüyle bakanlar: Bu
arkadaşlar için mutlaka tek bir taraf haklıdır. Mesela Ermeni ve Kürt
meselesine iki taraflı bakmazlar; ya beyaz ya siyah. Çift taraflı okuma
yapmazlar. Ama sürekli eleştirir ve beğenmezler.
5)
Beğenmezler deyince, ülkesini hiç beğenmeyen
sürekli gitmek isteyenler de var. Belli bir süre yurtdışında deneyim yaşamak
başka ama sürekli yok biz değişmeyiz ne olduğumuz belli demek başka.
6)
Bir de Osmanlı’ya öykünen yeni bir kesimimiz
var; hayırlı olsun. Ama onların Osmanlısı ile tarihteki 700 yıllık imparatorluk
arasında çok fark var. Bir de dünya bu kadar değişmiş, özgürlükler bu kadar
ilerlemişken cihan imparatorluğu olmayı istiyorlar.
7)
Ama bir şey var ki, her kesimde aynı. Hayatın
kabalığını müzik, edebiyat, resim alır
ama bu alanlara önem vermediğimiz için gittikçe kabalaşıyor ve bayağılaşıyoruz.
Bu farklılıkları çoğaltmak
mümkün. Dünyanın siyasal, sosyolojik,
değişimine ayak uydurmazsak yani moda deyimle trendleri takip etmez, bakış
açımızı ve davranış biçimimizi değiştirmezsek hiç ama hiçbir araya
gelemeyiz. Solda da yeni bakış açılarını
anlatan bir yazara, gazeteciye rastlamadım. Ya da mesela yeni iktisat
teorilerinden bahseden. Kendi çapımızda debelenip duruyoruz. Bakalım nereye
kadar ve kim bizi bir araya getirecek yine yeniden.