2 Şubat 2015 Pazartesi



Bir araya gelemeyiz…(mi?)

Nazım Hikmet iyi ki Memleketimden İnsan Manzaraları’nı yazmış. Çünkü yurdum insanından örnekler vermek istediğimizde memleketimden insan manzaraları deyip çıkıveriyoruz işin içinden. Ben de öyle yapacağım; nicedir etrafımdaki insanlara bakıp bir araya gelebilir miyiz diye düşünüyorum. Hayır oluyor yanıt. Çünkü çok kategori var. İşte benim gözümden bir araya gelemeyecek olan yurdum insanımız….
1)      Hala romantik solcu arkadaşlar: Dünyanın ne kadar değiştiğini asla kabul etmiyorlar ve 80 dönemindeki duygu ve düşüncelerini sürdürüyorlar. Mesela Yunanistan’da Çipras’ın başa gelmesini asla irdelemeden bizde de olabileceğine inanıyorlar. Bu konuyu en güzel Zülfü Livaneli anlatmış yazısında. https://www.facebook.com/zlflvnl/posts/899258503438035:0 okuyabilirsiniz. Bizim sosyolojik yapımızla Yunanistan’ın sosyolojik yapısı bir mi? Din onlarda bu kadar baskın mı?
2)      Ne olursa olsun sadece dini referans alanlar: Hırsızlık, yolsuzluk ne olursa olsun ‘dini bütün kişiler’ tarafından yapılsa bile hiç aldırmıyorlar. Ama dinimizin en önemli buyruğu çalıp, çırpmamak. “Adamlar götürüyor ama çalışıyorlar” diyenlere başka hangi ülkede rastlanabilir? Bu, değişmez bir kanı her devirde böyleydi ülkemizde. Yani iş yapsın da nasıl yaparsa yapsın.
3)      Yeni liberaller: Yani ‘laissez faire laissez passer’nin dibine vuranlar. Ama bir özellikleri Cumhuriyet’i beğenmemeleri, bilir bilmez sürekli eleştirmeleri. Aynı şey romantik solcu arkadaşlarda da görülür. Ama onlar hiç olmazsa yapılan haksızlıklara haksızlık diyebiliyorlar. Bu kesim asla kabul etmiyor, hep ‘ama’ ile başlıyorlar cümlelerine. Bu arada hem onlar hem de eski solcu arkadaşlara göre Atatürk’ten, Cumhuriyet’ten söz etmek demodelik.
4)      Hiç araştırmayarak at gözlüğüyle bakanlar: Bu arkadaşlar için mutlaka tek bir taraf haklıdır. Mesela Ermeni ve Kürt meselesine iki taraflı bakmazlar; ya beyaz ya siyah. Çift taraflı okuma yapmazlar. Ama sürekli eleştirir ve beğenmezler.
5)      Beğenmezler deyince, ülkesini hiç beğenmeyen sürekli gitmek isteyenler de var. Belli bir süre yurtdışında deneyim yaşamak başka ama sürekli yok biz değişmeyiz ne olduğumuz belli demek başka.
6)      Bir de Osmanlı’ya öykünen yeni bir kesimimiz var; hayırlı olsun. Ama onların Osmanlısı ile tarihteki 700 yıllık imparatorluk arasında çok fark var. Bir de dünya bu kadar değişmiş, özgürlükler bu kadar ilerlemişken cihan imparatorluğu olmayı istiyorlar.
7)      Ama bir şey var ki, her kesimde aynı. Hayatın kabalığını müzik, edebiyat,  resim alır ama bu alanlara önem vermediğimiz için gittikçe kabalaşıyor ve bayağılaşıyoruz.
Bu farklılıkları çoğaltmak mümkün.  Dünyanın siyasal, sosyolojik, değişimine ayak uydurmazsak yani moda deyimle trendleri takip etmez, bakış açımızı ve davranış biçimimizi değiştirmezsek hiç ama hiçbir araya gelemeyiz.  Solda da yeni bakış açılarını anlatan bir yazara, gazeteciye rastlamadım. Ya da mesela yeni iktisat teorilerinden bahseden. Kendi çapımızda debelenip duruyoruz. Bakalım nereye kadar ve kim bizi bir araya getirecek yine yeniden.