10 Mayıs 2014 Cumartesi

Araba kullanırken neler düşünebilir insan?

Evet soru bu. Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçerken bir insan neler düşünebilir? Şişli'ye vardığımda yorulmuştum. Trafik o kadar fazla ki cumartesi bile, fıttıırmamak işten bile değil. Radyo dinliyorum: CNNtürk, NTV radyo, takılıyorum işte. 

Afyon'da   Başbakan konuşuyor. 1913 (Bu konuşmadan ilk darbenin bu yıl yapıldığını öğrendim), 1923, 1937, 1960, 1980'den söz ediyor. Uf içinde gelecek yok. Geçmişe takıla takıla kaçırdık her şeyi; valla üzülüyorum. Zihni Sinir projeleriyle çağı yakalamayız, ya da önümde bir duvar gibi yükselen gökdelenlerle. Birden Yunus Emre'den şiir, sonra da Necip Fazıl'dan mısralar okuyoe Başbakan. Benim de aklıma Tevfik Fikret'in Han-ı Yağma şiirindeki 
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, 
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
mısraları geliyor nedense.

Bana ne ya,  ne derse desin. Zaten Danıştay'da birşeyler olmuş. Akşama dinleriz, artık tüm kanallar bunu konuşur. Günden güne şaşkınlığımız artıyor milletçe yaşananlaradan. Acıyorum ya bize. Acaba Cadde'de takılıp yağmur altında yürüsem mi akşam?

O ne! Bir Range Rover, bir çarşaflı kadın kullanıyor ve parmağında da zikirmatik (adını yeni öğrendim) var: Acaba cep telefonu gibi dikkati dağıtıyor mu? Bu surreel görüntü karşısında düşündüğüme bak. 

Yolun kenarındaki çimenler, çicekler iyi oldu. Yağmur da yağınca coşacak hepsi. Kızıyorlar bu çiçek işine çok para gidiyor diye ama fena olmadı. 

Uff yarın da Anneler Günü. Radyo reklamları çok basit ya. Bakliyat firması bile ağlak bir anneler günü cıngılı bestelmiş. Anne sadece yemek yapar ya... Aslında anne çocuğu beslemeli beslemeli de başka türlü. Mesela bol bol, sinemaya tiyatroya götürmeli; kitap önermeli, sergilere gitmeli çocuğuyla, yüzmeli, bisiklete binmeli. Yoksa sadece yemek yap, yedir, mantı aç, dolma yap annelik bu değil ya da kızdığında terlik fırlat. Bu da sadece biz Türkler de var.

Hem sonra bu Anneler Babalar Günü de artık Sevgililer Günü gibi tamamen tüketim doğrultulu oldu. Ev de alan var, pırlanta yüzük de... Her şeyde olduğu gibi ya abartıyoruz. Eskiler ifrat ve tefrit derdi. Yani ortamız yok. Bu ana baba günü yerine çocuk günü olmalı. Ben çocuğu istediğim için doğrdum, bana çok şey borçlu olsun diye doğurmadık. Çok istenilen bu kendimizden olan varlığa da bakmak zorundayız, hem de en iyi şekilde. Anne babalar, onlara çok farklı duygular yaşattıkları için, asıl  çocuklara hediye almalılar. Şimdi söylesen bunları ukalalık olur.İyi ki doğurmuşum Ege'yi. Çok şey öğrendim ondan.Ve hayatımın tüm hüznüne rağmen çok eğlendim. Keşke 10 yaşında kalsaydı hep.

 Ufff bu trafik de yürümüyor. Fena valla,  neden çözemiyor belediye bu işi?  Ayyyy bu gayrimenkul sektörü reklamları da çok sakil. İstanbul'da Ege yakası, İstanbul'da Venedik. İstanbul'da neden Ege'yi  ya da Venedik'i yaşayalım? İstanbul gibi dünyanın en güzel şehrinde Ege'yi yaşamak özentilik. Hem bu Egeliler İstanbulluları sevmiyor; Alaçatı, Çeşme, Urla'yı İstanbullular doldurduğu için küçümsüyorlar, oralardan kaçıyorlar. Ama sevgili İzmirli ve Egeli dostlar İstanbul'a gelip yerleşiyorlar, biz bir şey demiyoruz, küçümsemek aklımızdan bile geçmiyor. Yaşa İstanbulu, seni seviyorum. Boyozları onların olsun...

Tamam artık, kurtardım Türkiye'yi. Müzik, Joy FM. Yağmur da yağıyor, keşke Paris'te bir cafe'de yağmuru seyrederek kahve içseydim, hayalimdeki adamla.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder